Sayfa Tanıtımı

NİKOLA TESLA

Nikola Tesla, ( Sırp Kiril: Никола Тесла, 10 Temmuz 1856, Smiljan (Gospić) – 7 Ocak 1943, New York), Sırp kökenli Amerikalı mucit, fizikçi ve elektrofizik uzmanı

 Özet

"Dünya, Nikola Tesla'nın dengi biri gelmesi için çok uzun bir süre beklemelidir."E.ARMSTRONG


 

 Nikola Tesla Kimdir ? 

Nikola Tesla ( Sırp Kiril: Никола Тесла, 10 Temmuz 1856, Smiljan (Gospić) – 7 Ocak 1943, New  York), Sırp kökenli Amerikalı mucit, fizikçi ve elektrofizik uzmanı.


Biyografisi

 Aslında dünyadaki bilim ve teknoloji yapısını tam anlamıyla 'kökünden' değiştirebilecek birçok 'kullanılan ve kullanılmayan' deneye/buluşa da imza atmıştır. Özellikle 'elektriğin kablosuz taşınabilmesi' gibi bir buluşu ve bunu kanıtlaması onun ne kadar benzersiz bir mucit olduğunu açıklar. Thomas Edison ile arasında amansız bir bilimsel mücadele geçmiştir. Elektrik üzerine yaptığı sayısız deneyler ve buluşlar vardır. 7 Ocak 1943 itibarıyla, yirmi altı ülkede kendisine ait üç yüze yakın patenti bulunmaktaydı. New York'da ve çoğu eyalette 10 Temmuz, Tesla Günü olarak kutlanır. Manhattan'da 40.Sokak ve 6.Cadde köşesine ismi verilmiştir. Time dergisi 1931 yılında, Tesla'nın doğumunun 75. yıldönümünde kapak resmi olarak onu seçmiştir. "Dünya, Nikola Tesla'nın dengi biri gelmesi için çok uzun bir süre beklemelidir."E.ARMSTRONG
Babası bir papaz olan Tesla'nın annesi okuyup yazamamasına karşın, halk arasında pratik ev gereçleri mucidi olarak bilinirdi. Nikola'ya göre annesi, yaratıcı dahi olmaya adaydı. Babası her zaman papaz olmasını istiyordu, Tesla ise mühendislik okumayı istiyordu. Tesla ölümcül bir hastalık sırasında, mühendislik okursam çok daha iyi olurum demiş, babası da onu kıramamıştır. Annesinin de desteğine sahip olan Tesla, fizik ve matematikte bilgisini arttırırken Graz'daki Politeknik okuluna girdi ve Prag Üniversitesi'nde eğitimini sürdürdü. Yabancı teknik yapıtları okuyabilmek için, orada, yabancı dil kursunu sürdürdü. Anadili olan Sırpça ve ailece bildikleri Almancaya ek olarak İngilizce, Fransızca ve İtalyancayı da öğrendi.
Nikola ailedeki beş çocuktan biriydi. Bir büyük erkek kardeşi vardı ve adı Dane (Daniel) idi. Ağabeyi, Nikola 5 yaşındayken ölmüştür.Öldüğü sırada Dane, henüz 12 yaşındadır. Ağabeyi Dane ata binme kazası yüzünden öldü. Bazı kaynaklar da ağabeyi ata bindiği sırada Tesla'nın atı korkutmasından dolayı kazaya neden olduğu söylenir.
Milka, Angelina ve Marica isminde üç kız kardeşi vardı. Ailesi 1862 yılında Gospić'e göç etti. Tesla okula Karlovac'ta gitti. Tesla Avusturya Graz Politeknik'e 1875 yılında başladı burada elektrik üzerine olan bilgisini arttırdı. Ancak kişisel takıntıları ve asosyalliği nedeniyle üçüncü sınıfın ilk döneminden itibaren okulu bıraktı. Kimi çevreler okulu bitirdiğini söylese de üniversite Tesla'nın mezun olmadığını ve okula 1878'in ilk döneminden sonra devam etmediğini bildirmiştir. Ailesiyle ilişkisini keserek bir oto mühendislik firmasında çalışmaya başlayan Tesla bu dönem oldukça ağır bir depresyon dönemi geçirdi.
Daha sonra babasının isteği üzerine Prag'ta Charles Ferdinand Üniversitesi'ne başladı. Burada bir yaz dönemi öğretimine devam etti ve babasının ölümü üzerine okulu bıraktı. Sonra Paris'te bir telefon şirketinde çalışmaya başladı. Burada doğru akım motorları ve dinamolar konusunda geniş ve önemli tecrübeler edindi. Oradayken çalıştığı döner makinelerini korumak için regüle edici kontrol cihazları icat etti.
Devamını Oku »

EINSTAIN VE EDDINGTON

Einstain ve Eddington, Nobel ödüllü Alman  fizikçi Einstain'in teorisinin ispatlanmasını konu alan film birinci dünya savaşının etkilerini taşıyor.

 Özet

Einstein’ın ünlü Genel Görelilik Kuramı’nın çıkış öyküsünü anlatıyor. Filmde iki bilimadamı arasındaki ilişki irdelenirken, arka planda Birinci Dünya Savaşı devam ediyor.


   Filmin Güzel Sahnelerinden...

Ek olarak:

 

Abert Einstain Kimdir ? 

Albert Einstein (d. 14 Mart 1879 - ö. 18 Nisan 1955), Yahudi asıllı Alman teorik fizikçi.



Biyografisi

 Alman İmparatorluğu'nun Ulm kentinde dünyaya gelen Einstein, yaşamının ilk yıllarını Münih'te geçirdi. Lise eğitimini ve yüksek eğitimini İsviçre'de tamamladı; 
fakat bir üniversitede iş bulmada yaşadığı zorluklar nedeniyle bir patent ofisinde müfettiş olarak çalışmaya başladı.
 1905 yılı Einstein için bir mucize yıl oldu ve o dönemde kuramları hemen benimsenmemiş olsa da ileride fizikte devrim yaratacak olan dört makale yayınladı. 1914 yılında Max Planck'ın kişisel ricası ile Almanya'ya geri döndü. 1921 yılında fotoelektrik etki üzerine çalışmaları nedeniyle Nobel Fizik Ödülü'ne layık görüldü. Nazi Partisi'nin iktidara yükselişi nedeniyle 1933'te Almanya'yı terk etti ve Amerika Birleşik Devletleri'ne yerleşti. 
Ömrünün geri kalanını geçirdiği New Jersey eyaletinin Princeton ilçesinde hayatını kaybetmiştir.
Albert Einstein, özel görelilik ve genel görelilik kuramları ile iki yüzyıldır Newton mekaniğinin hakim olduğu uzay anlayışında bir devrim yaratmıştır. Sadece matematik hesaplamalar ve denklemler ile oluşturduğu kuramları sonradan deneysel olarak defalarca doğrulanmıştır. E = mc2 denklemi ile formüle ettiği kütle-enerji eşdeğerliği yıldızların nasıl enerji oluşturduğuna açıklama getirmiş ve nükleer teknolojinin önünü açmıştır. Fotoelektrik etki ve Brown hareketine getirdiği matematiksel açıklamalar, modern fiziğe diğer katkıları arasındadır. Ömrünün büyük bir kısmını bütün kuramları birleştiren bir birleşik alan kuramı yaratmaya çalışarak geçirmiş ama bu çabaları sonuçsuz kalmıştır. Einstein kuantum mekaniğinin bazı sonuçlarına, özellikle belirsizlik ilkesine oldukça şüpheci yaklaşmış fakat bu yaklaşımlar ileride geniş kabul görmüştür.
Einstein, Nazilerin nükleer bomba geliştirmesi endişesiyle ABD başkanı Roosevelt'e bir mektup göndermiş, ABD'nin nükleer çalışmalara başlamasını tavsiye etmiştir. Holokost sonrası Yahudilerin kendi ülkelerine sahip olması gerektiği fikrini savunmuş, İsrail'in kuruluşuna destek vermiştir. Çeşitli söyleşilerinde Yahudilik dinine ve diğer kutsal kitaplara inanmadığını belirtmiş, sosyalizme sempati duyan bir makale yayınlamıştır. Bertrand Russell ile birlikte nükleer silahlara karşı bir manifesto da yayınlamıştır.
1999'un sonlarında 100 ileri gelen fizikçiyle gerçekleştirilen milenyum oylamasında Einstein, tüm zamanların en iyi fizikçileri arasında 1. sırayı almıştır.
Einstein, hayatı boyunca 300’den fazla bilimsel makale yayınlamıştır, ayrıca 150’den fazla bilim dışı çalışmaları da olmuştur. Başarıları ve eserleri nedeniyle Einstein sözcüğü, “dahi” ile eş anlamlı olarak kullanılmaya başlanmıştır.
Devamını Oku »

HERŞEYİN TEORİSİ


Herşeyin Teorisi ( The Theory of Everything ), Fizikçi Stephen Hawking hayatı ele alarak 2014'te çıkmış bir İngiliz dram-biyografi filmidir.

Özet

Nefes kesici bir hikaye.Fizik teoremleri üstüne kurulmuş bir aşkın formülü...Einstainden sonra en ünlü bilim adamı olaraka kabul edilen Hawking’in 60′lı yıllardaki yaşamını, sağlığına ilişkin kötü haberleri aldığı dönemi ve hepsinden de önemlisi eşi Jane ile olan ilişkisini anlatan filmde Hawking’i Les Miserables’dan hatırladığımız Eddie Redmayne canlandırıyor


 

Filmin Güzel Sahnelerinden...

 

 

Stephen Hawking Kimdir ? 

Stephen Hawking (8 Ocak 1942 – Günümüz), İngiliz fizikçi, evrenbilimci, astronom, teorisyen ve yazar.


Biyografisi

Hawking 8 Ocak 1942 yılında hayata gözlerini açmıştır. 8 yaşındayken Londra'dan 20 mil uzaktaki St Albans'a gitti. 11 yaşında St Albans okuluna kayıt oldu. Buradan mezun olduktan sonra babasının eski okulu Oxford Üniversitesi kolejine devam etti. Babasının tıpla ilgilenmesini istemesine karşın, o matematiği seviyordu. Fakat okulun matematik bölümü mevcut değildi. Bu yüzden onun yerine fizik öğrenimi görmeye başladı. Üç yıl sonra doğa bilimlerinde birinci sınıf onur madalyasıyla ödüllendirildi. Hawking daha sonra kozmoloji (evrenbilim) üzerine çalışmak üzere Cambridge'e gitti. O zamanlar Oxford'da evren bilimi üzerine çalışma yoktu. Cambridge'de danışman olarak Fred Hoyle'u istemesine karşın Dennis Sciama atanmıştı. Doktorasını aldıktan sonra ilk önce araştırma asistanı, daha sonra Gonville and Caius College'de profesör asistanı oldu. 1973'de Gökbilim Enstitüsünden ayrıldıktan sonra Hawking, Uygulamalı matematik ve Kuramsal fizik bölümüne geçti. 1979'dan sonra matematik bölümünde Lucasian matematik profesörü oldu. Bu profesörlük 1663 yılında üniversite parlamento üyesi olan Henry Lucas tarafından kurulmuştu. İlk olarak Isaac Barrow sonra 1669'da Isaac Newton'a verilmişti. Hawking, evrenin temel prensipleri üzerine çalıştı. Roger Penrose ile birlikte Einstein'ın Uzay ve Zamanı kapsayan Genel Görelilik Kuramının, Big Bang'le başlayıp karadeliklerle sonlandığını gösterdi. Bu sonuç Kuantum mekaniği ile Genel Görelilik Kuramı'nın birleştirilmesi gerektiğini ortaya koyuyordu. Bu yirminci yüzyılın ikinci yarısının en büyük buluşlarından biriydi. Bu birleşmenin bir sonucu da karadeliklerin aslında tamamen kara olmadığını, fakat radyasyon yayıp buharlaştıklarını ve görünmez olduklarını ortaya koyuyordu. Diğer bir sonuç da evrenin bir sonu ve sınırı olduğuydu. Bu da evrenin başlangıcının tamamen bilimsel kurallar çercevesinde meydana geldiği anlamına geliyordu.
Devamını Oku »

YAPAY OYUN


Yapay Oyun ( The Imitation Game), Bilgisayar biliminin babası Alan Turing'in bir kaç kişiyle matematik kullanılarak savaşlarda belirleyici taraf olmasını zekanın gücünü ispat eder nitelikteki filmdir. 

Özet

Film Alan Turing adlı matematikçinin II. Dünya Savaşı sırasında Nazilerin kullandığı Enigma kodunu çözme çabasını anlatır. Hükümet tarafından bu iş için ülkenin en önemli matematikçileriyle beraber seçilen Alan Turing grubun en hırslısı aynı zamanda en zekisidir.

Filmin Güzel Sahnelerinden...




Alan Turing Kimdir ? 

Alan Mathison Turing (23 Haziran 1912 – 7 Haziran 1954), İngiliz matematikçi, bilgisayar bilimcisi.


Biyografisi

Geliştirmiş oldugu Turing testi ile makinelerin ve bilgisayarların düşünme yetisine sahip olup olamayacakları konusunda bir kriter öne sürmüştür.II. Dünya Savaşı sırasında Alman şifrelerinin kırılmasında çok önemli bir rol oynadığı için savaş kahramanı sayılmıştır. Ayrıca Manchester Üniversitesi'nde çalıştığı yıllarda, Turing makinesi denilen algoritma tanımı ile modern bilgisayarların kavramsal temelini atmıştır.Adı ayrıca Princeton'da beraber çalıştığı tez hocası Alonzo Church ile geliştirdiği Church-Turing Hipotezi ile de matematik tarihine geçmiştir. Bu tez, bir algoritmayla tarif edilebilecek tüm hesaplamaların dört işlem, projeksiyon, eklemleme ve tarama operasyonları ile tarif edilebilecek hesaplamalardan ibaret olduğunu ifade eder. Bir matematiksel teorem olmaktan ziyade matematik felsefesi hakkında çürütülememiş bir hipotezdir.1952 yılında şantaja maruz kaldığı şikayetiyle polise başvurup eşcinsel olduğunu açıklayan Turing, eşcinsellik suçlamasından yargılanıp 1 sene boyunca kimyasal olarak hadım etme yöntemi olarak kullanılan östrojen iğnesi vurulmaya mahkûm edilmiştir. 1954 yılında potasyum siyanid zehirlenmesinden ölmüştür. Polis araştırmasında Turing'in yediği elma ile siyanur zehiri alarak intihar sonucu öldüğüne karar verilmiştir. Buna rağmen Turing'in zehirlenmesinin kendisi tarafından intihar nedeniyle olmadığı ve başkalarının bu şüpheli ölümde bir parmağı olduğu iddiası sürmüştür.Adı anısına verilen ve bilgisayar biliminin Nobel'i sayılan Turing Ödülü ile de akademik bilişim dünyasının bir parçası olmuştur.Gelişim biyolojisi alanındaki en önemli matematiksel modellerden biri olan reaksiyon-difüzyon modeli de Turing tarafından formüle edilmiştir.


Devamını Oku »

AKIL OYUNLARI




Akıl Oyunları ( A Beautiful Mind), Nobel ödüllü Amerikalı matematikçi John Nash'in hayat hikayesini anlatan, yönetmenliğini Ron Howard'ın yaptığı 2001 yapımı biyografik dram filmi.

Özet

Film, aynı adlı kitaptan senaryolaştırılmıştır. Esasen, John Nash adında bir şizofren matematikçinin hayat hikâyesidir. Nash, öğrenciliği sırasında oyun kuramı üzerine büyük başarılar elde etmiş parlak bir matematikçidir. Fakat şizofreni hastalığına yakalanınca hayatı değişecektir.

Filmin Güzel Sahnelerinden...

 

John Nash Kimdir ?

John Forbes Nash (13 Haziran 1928 – 23 Mayıs 2015), ABD'li matematikçi.



Biyografisi

Lisans ve yüksek lisans eğitimini Carnegie Teknoloji Enstitüsü (günümüzde Carnegie Mellon Üniversitesi)'de ders çalışmadan dereceyle tamamladıktan sonra doktora yapmak için Princeton Üniversitesi'ne gitti. 21 yaşında hazırladığı doktora tezi, "Oyun Teorisi", ona uzun yıllar sonra, 1994'te Nobel Ekonomi Ödülünü kazandırdı. Genç deha, John von Neumann'ın icadı olan oyun teorisindeki sorunları çözüp kullanılır hale getirdi. 30 yaşına kadar parlak fikirleri ve göze çarpan kişiliği sayesinde hızla yükselip matematik camiasının önde gelen isimlerinden biri oldu. MIT'de profesörlük yapmaya başladığında karısı Alicia Larde ile tanıştı. Larde o zamanlar daha bir fizik öğrencisiydi. Nash'in şizofreni sorunları başlamadan kısa süre önce çiftin bir oğlu oldu. John Nash aynı zamanda soğuk savaş döneminde ordu adına şifre çözücü olarak çalışmıştır.
Hastalığının ilk belirtileri 1958 yılında görülmeye başladı. Bir oda arkadaşı olmamasına rağmen bir oda arkaşından bahsedip etrafındakileri korkutmuş ve oda arkadaşıyla yaptığı hayali sohbetler onun şizofren olduğunu ortaya çıkarmıştır. Daha sonra bu hastalığı kendi zekasını kullanarak yenmiştir.
Alicia Larde-John Nash çifti 1963’te boşandı ve 1970’te tekrar bir araya geldi. Bu tarihten itibaren darılıp barışan çift, kendileri hakkında “aynı çatı altındaki iki yabancı” benzetmesini yapmıştı. Nash 1994’te Nobel Ödülü’nü kazandıktan sonra aralarını düzelttiler ve 1 Haziran 2001’de tekrar evlendiler.
Nash, 1945 ve 1996 yılları arasında 23 bilimsel çalışma yayınladı, ayrıca “Essays on Game Theory” (1996) ve “The Essential John Nash” isimli kitapları yazdı. Aynı zamanda “Hex” ve “So Long Sucker” adlı 2 popüler oyunun yaratıcıları arasındadır. Princeton’da matematik üzerine çalışmalar yapmaktaydı.
Yaşantısı, Akıl Oyunları adlı filme konu olmuştur.
Nash 23 sayısıyla takıntılıydı. Nash, toplam 23 bilimsel makale yayınlamıştı.
Nash, 21 Ağustos 2009'da kalp krizi geçirdi. Dört gün hastanede yattıktan sonra kendine geldi ve eve döndü. Doktoru ölümü ucuz atlattığını ve sağlığının tehdit altında olduğunu söyledi. Nash düzenli ilaç kullandı.
23 Mayıs 2015'te eşiyle birlikte New Jersey otoyolunda geçirdikleri trafik kazasında ikisi de hayatlarını kaybetmişlerdir.

Devamını Oku »

JOBS

Jobs, 2015 yılında vizyona giren Apple kurucusu Steve Jobs'un hayatını anlatan,Amerikan biyografik drama filmidir.Onu anlamak için İngilizce bilmeye gerek yok hayalleriniz olsun yeter.Gözleri parlayan bir insanın kendini anlatması zor olmasa gerek

Özet

Steve Jobs'un hayat hikayesini anlatan 2013 ABD yapımı biyografik dram filmidir. Filmde Jobs'un 1974 yılında Reed Koleji öğrenciliğinden 2001 yılındaki iPod tanıtımına kadar olan hayatı anlatılmaktadır.Film Hindistan'daki ve ABD'deki çekimleri için iki ayrı sanat yönetmeni çalışmıştır.

   Filmin Güzel Sahnelerinden...




Steve Jobs Kimdir ? 

Steven Paul Jobs (24 Şubat 1955 - 5 Ekim 2011), Apple Computer, Inc.'ın kurucu ortağıdır. 



Biyografisi

24 Şubat 1955 yılında Suriye asıllı bir babanın ve Amerika asıllı bir annenin oğlu olarak Dünya’ya gözünü açan Steve Jobs, San Francisco’da yaşayan Paul ve Clara Jobs çiftine evlatlık olarak verildi. Evlatlık olması sebebiyle çocukluk yıllarında gerçek anne ve babasıyla ilgili sorulara maruz kalıyordu. Ancak Jobs bu sorulara alışmıştı. Önemli olanın gerçek anne ve babanın yanında yaşamak değil, sıcak bir aile ortamında  yaşamak olduğunu çok iyi biliyordu.
Steve Jobs, çocukluk yıllarında hiperaktif bir yapıya sahipti. 17 yaşında Homestead lisesini bitirdi ve ardından Reed üniversitesine başladı. Jobs, ailesinin tüm bütçesini kendisi ve okul masrafları için harcadığının farkına varınca üniversiteyi terk etti. O yıllarda adaşı Steve Wozniak ile tanıştı. Aralarında yaptıkları fikir alışverişi sonucu bazı çalışmaları oldu. Daha sonra birlikte bir atari şirketinde çalışmaya başladılar. 1976 yılında ise iki adaş Jobs ailesinin garajında Apple şirketini kurdu. İlk üretimleri de bir masaüstü bilgisayarı oldu. Bu bilgisayarın ismini de Apple koydular. Çalışmalarını hız kesmeden sürdüren ikili, 1977 yılında Apple 2’yi piyasaya sürdü. 1980 yılının başlarında ise halka açıldılar. 1984 yılında ilk grafik kullanıcı arayüzlü bilgisayar olan Macintosh’u piyasaya sürdüler. Bu başarının üstünden çok geçmeden Steve Jobs şirketten atıldı. Bunun üzerine Jobs, kendi adına bir bilgisayar şirketi kurdu ve çok geçmeden 1986 yılında Edwin Catmull ile birlikte Pixar adında bir animasyon şirketi kurdu. Büyük başarılara imza atan ikilinin şirketi, 1996 yılında Apple tarafından 402 milyon dolara satın alındı ve Steve Jobs tekrar Apple bünyesine katıldı.
1996 yılından sonra daha da güçlenen Apple şirketi, yeni ürün ve yazılımlarıyla her geçen gün daha başarılı işler çıkardı. iPhone, iPod ve iPad gibi ürünlerin tanıtımını yapan Steve Jobs, bu süreç içerisinde kendini tüm Dünya’ya sevdirdi. Kansere karşı verdiği mücadeleyi 5 Ekim 2011 günü kaybetti ve 56 yaşında hayata gözlerini yumdu.
Teknoloji dünyasında önemli bir yere sahip olan Steve Jops’un ölümü aslında uzun süre beklenen bir olay olmuştu. Çünkü 7 yıldır pankreas kanseri ile savaştığı bilinen Jops’un durumunun kritik olduğu söylenenler arasındaydı. İlk olarak kanser teşhisi 2001 yılında oldu ve bu teşhisin ardından Jops ameliyat olarak tekrar işinin başına dönebildi. Fakat bu iyileşme sürecinde bu sefer de kanser karaciğere sıçradı ve Jops karaciğer nakli olmak zorunda kaldı. Jops bu arada alternatif tıbba da yönelerek çeşitli yöntemler deneyerek bu hastalıktan kurtulmaya çalıştı. Doktorların açıklamalarına göre bu çalışmalar hastalığın ilerlemesine ve zamanında tedavi edilememesine yol açtı. Bu süre zarfında kanser hızlı bir ilerleme gösterdi. Kanser türleri arasında en ölümcüllerinden birisi olan pankreas kanseri yine tekrar eden, inatçı bir hastalık olarak da bilinmektedir. Steve Jops’taki kanser ise bir tümör kaynaklıydı ve erken teşhiste tedavi şansı bulunuyordu.
Steve Jops yaptığı yeniliklerle teknoloji dünyasında bir çığır açmıştı. Her şeyden önce o, insanlara kolaylığı ve pratikliği getirdi. Geliştirdiği telefon markasının yanında tüm dünyayı tablet bilgisayarlarla tanıştırması bile başlı başına çok önemlidir. Onun ortaya koyduğu çalımalar daha sonrakilerin bir başlangıcı niteliğinde olup insanların bakış açılarını genişletmelerini sağlamıştır. Şimdi herkesin elinde olan İpadler müziği küçücük bir cihaza yerleştirmenizi sağlarken, şu an kullandığımız internet ve daha birçok teknolojik kolaylık onun açtığı yol sayesinde bizlere ulaşmaktadır.




Devamını Oku »

SONSUZLUK TEORİSİ

Srinivasa Aiyangar Ramanujan (d. 22 Aralık 1887 - ö. 26 Nisan 1920), Hint matematikçi.

 Özet

Srinivasa Ramanujan 25 yaşında bir sevk memurudur. Kolejde matematiğe olan takıntısı ve diğer derslere ilgisizliği yüzünden başarısız olmuş ve eve kapanmıştır. Evde olduğu süre boyunca okuduğu formül kitabı ona bambaşka bir dünyanın kapılarını aralamıştır. Yazdığı formülleri birçok matematikçiye gönderir. Cambrige’de Trinity Koleji’nin matematik profesörü G.H Hardy mektubuna geri döner. Hardy, Ramanujan’ın dehasından etkilenir ve onu Cambridge’e davet eder. Ramanujan’ın hayatı artık eskisi gibi olmayacaktır.

 Srinivasa Aiyangar Ramanujan Kimdir ? 

Srinivasa Aiyangar Ramanujan (d. 22 Aralık 1887 - ö. 26 Nisan 1920), Hint matematikçi.



Biyografisi

 Güney Hindistan'da Madras'a yakın bir şehirde, kast sisteminde en yüksek tabaka olan Brahman bir ailede doğar. Ailesinin maddi durumu pek iyi değildir. Vefatından çok daha sonra hakkında bir kitap yazan abisi çok zor ve gururlu bir çocuk olduğunu söylüyor. Matematiğe olan ilgisi çok küçük yaşından göstermiş kendini. Çok çabuk hesap yapabilen, okula başladığı ilk yıllarda ödüller kazanan bir çocukmuş.
Matematiğe olan ilgisi, ve sadece matematiğe ve matematikle ilgili olan derslere merakı üniversiteye girmesine engel. Dinsel sebeplerden ötürü biyoloji dersine girmeyi reddetmiş.
Evden kaçmayı denemiş, üniversite değiştirmiş, diğer derslerden yine kaldığı için burs hakkını kaybetmiş. Sonunda içine kapanık olarak tabir edilebilecek birisi olmuş. İki yıl hiç dışarı çıkmadan eve kapatmış kendini. Bu zaman zarfında bir şekilde eline geçmiş olan ne herhangi bir açıklama, ne bir ispat bulunduran bir formül kitapçığını okumuş durmuş.
20 yaşına geldiğinde annesi onu evlendirmeye karar vermiş. Artık evli bir adam olduğunda evine ekmek getirmek için iş aramak zorunda kalmış. Pek dikkat, özen gerektirmeyen bir işe girmiş, boş vakitlerinde formüller yazıp çizmeye devam etmiş.
Bunları ilk kez 21 yaşında İngiltere'ye zamanın ünlü matematikçilerine göndermiş. Birkaç cevapsız mektuptan sonra Godfrey Hardy'den cevap gelmiş. Hardy ve Littlewood ile birlikte Ramanujan'in gönderdiği bazı formüllerin ispatlandığını, ama diğerlerinin ispatlanamayacak kadar zor olduklarını farketmiş ve kendisini İngiltere'ye davet etmiş.
İlk başlarda yine dinsel sebeplerden ötürü ailesinin karşı çıkmasına rağmen (Brahmanların su üstünden geçme yasağı, yurtdışında uygulayamayacağı ritüel yemek talimatı vs.) onları ikna etmesini başarır ve 1913 yılında İngiltere'ye gider.
Hardy'nin yardımlarıyla Trinity College'de eğitimini en iyi şekilde tamamlar, birçok formül altına imzasını atar. Ramanujan bulduğu formüllere gece rüyasında kanlı harflerle duvara yazılı şekilde gördüğünü söyler, Hardy'ye bu formüllere ispatlamak ya da ispatlamaya çalışmak kalır.
Genç yaşında yakalandığı verem hastalığı sebebiyle 18 ayını bir sanatoryumda geçirmek zorunda kalır. Çıktıktan sonra kendini hem hastalığından ötürü, hem yalnızlıktan, memleket hasretinden, hem alışamadığı hava koşullarından, yemeklerden ötürü olsa gerek kendini o kadar kötü hisseder ki bir Londra metronun önüne atlayarak intihara teşebbüs eder, kurtarılır.
Tekrar hastaneye kaldırılır. Burada efsanevi 1729 hikâyesi yaşanır. Bu numara Hardy'nin kendisini ziyarete gelirken bindiği taksinin numarasıdır ve Ramanujan taksinin numarasına bakıp, 'çok ilginç' demiş. Büyük matematikçi Hardy, Ramanujan'ın neden söz ettiğini anlamamış ve ne demek diye çıkışmış. Aklını rakamlardan başka şeylerle meşgul etmeyen Ramanujan, 1729'un iki farklı biçimde iki sayının küplerinin toplamı olan en küçük sayı olduğu söylemiş:
{\displaystyle 1729=12^{3}+1^{3}=10^{3}+9^{3}}
Ramanujan evine dönmek için I. Dünya Savaşının bitmesini beklemek zorunda kalır ve evine döndükten 1 yıl sonra vefat eder.
Ölmeden önce bir eşitliği bulmuş ama ispatlamaya ömrü yetmemiş ve matematikçiler arasında şöyle bir inanç vardır. "Ramanujan söylediyse doğrudur"
Devamını Oku »

MAVİ BEBEK SENDORUMU

Mavi Bebek Sendromu (Something the Lord Made ), Dr.Vivien Theodore Thomas'ın hayatını ele alan film 2004 yılında çıkmıştır.

Özet

Büyük Buhran sırasında başlayan, cerrah Alfred Blalock ile siyahi asistanı Vivien Thomas'ın 34 yıllık ortaklıklarının hikayesi. İlk başta hademe olarak işe alınan Thomas, el becerisi ve kardiyolojiye duyduğu ilgi sayesinde Cerrah Blaloc'un araştırmalarının önemli bir parçası haline geliyor. Ancak dönemin ırkçı yaklaşımı Thomas'ı oldukça zorluyor.

Filmin Güzel Sahnelerinden...

 


Vivien Thomas Kimdir ?

Vivien Theodore Thomas (Ağustos 29 1910 – Kasım 26 1985) 1940'larda Mavi Bebek Sendromu tedavisindeki prosedürleri geliştiren bilim insanıdır.


Biyografisi

 1940'larda Mavi Bebek Sendromu tedavisindeki prosedürleri geliştiren Afro-Amerikan bir ameliyat teknisyeni idi. Önce Vanderbilt Üniversitesi ve sonra Johns Hopkins Üniversitesinde Alfred Blalock'un asistanlığını yapmıştır. Liseden sonra eğitim almamış olmasına rağmen Thomas, ırkçılık ve baskıyı aşarak kalp cerrahisinde bir öncü ve öğretmen olmuştur. Dünyadaki ilk açık kalp ameliyatını gerçekleştiren Alfred Blalock'un tekniklerini önce laboratuvar ortamında bir köpek üstünde bulan ve geliştiren kişidir. İlk açık kalp ameliyatı Fallot Tetralojisi (Mavi Bebek) hastalığına sahip bir bebekte gerçekleşmiştir ve Vivien Thomas'ın bulduğu tekniklerle Dr. Alfred Blalock ve Dr. Helen Taussig tarafından başarıyla yapılmıştır. Vivien Thomas'ın bulduğu bu teknik, operasyonu gerçekleştiren iki doktorun adıyla Blalock-Taussig Şant Ameliyatı olarak anılmaktadır ve hala günümüzde kullanılmaktadır.1976 yılında Johns Hopkins Üniversitesinde düzenlenen bir tören ile onursal Doktor unvanı verilmiştir ancak bürokratik nedenlerle bu fahri unvan tıp alanında değil de hukuk alanında verilebilmiştir. Yine de bu durum, beraber çalıştığı tıp doktorlarının ve personelinin kendisini Dr. Thomas olarak çağırmasında bir engel oluşturmamıştır.Vivien Thomas'ın yaşam öyküsü, 'Something the Lord Made' isimli 2004 yapımı filmle beyaz perdeye taşınmıştır.

 

 

 

Devamını Oku »

ZEKA PARILTISI



Robert William Kearns, ( 10 Mart 1927-9 Şubat 2005) , Amerikalı mucit, Elektrik Mühendisi

 

Özet

      Otomobil üreticileri yağmurda da araba kullanmayı sağlayacak bir çözüm aramaktadırlar ve bu çözüm Robert Kearns'ın bulduğu "silecek" tir. Kendi halinde bir üniversite hocası olan Kearns bu buluşuyla bir anda zengin olabileceğini fark eder.. Tabii bunda, buluşuna aşırı ilgi gösteren Ford'un da payı büyüktür. Tam beraber çalışmaya başlayacaklerken planları alan Ford, Kearns'ı kapı dışarı eder.. Ama bu sırada onun buluşunu kullanmaktan da hiç çekinmezler. Bu adaletsizliğe sinirlenen Kearns ise hakkını aramaya niyetlidir. Hem de para ve zamandan bol birşeyi olmayan dev bir firmaya karşı.. Hatta Kearns öyle azimlidir ki hukuk kitaplarına kendini verip mahkemede savunmasını oğluyla beraber yapmaya karar vermiştir..


 

Robert William Kearns Kimdir ?

Robert William Kearns ( 10 Mart 1927-9 Şubat 2005) , Amerikalı mucit, Elektrik Mühendisi


Biyografisi

Robert Kearns Detroit Üniversitesinde öğretim görevlisi olarak hayatını devam ettirirken Detroitteki otomotiv sektöründen etkilenerek küçük yaşlardan bu yana yaptığı icatlara bir yenisini daha eklemeyi kafasına koymuştu. 1964 yılının yağmurlu bir gününde ailesi ile otomobilinde giderken yağmurda çalışan sileceklerine dalıp sürekli çalışmalarından ve camı çizdiklerinden dolayı yakınmış, insan göz kapağı gibi gerektiğinde kapanacak, sürekli çalışmayarak belirli bir zaman periyodunda çalışıp duran bir silecek modeli yapmak istemişti. Fasılalı silecek (otomatik silecek) işte o gün doğmuştu. Hemen çalışmalarına başladı ve şu anda otomobillerimizde kullandığımız ve genelde sileceklerin birinci kademesini oluşturan aksak ritimde çalışan sileceği icat etti. Otomotiv sektörü içinde yer alan çocukluk arkadaşının da desteği ile soluğu o dönemin devi Ford'un kapısında aldı. Ford yetkilileri bu icattan çok etkilenecek, patenti satın alma teklifi yapacaktı. Ancak Kearns, icadını kendisi üretip pazarlamayı düşünmüştü. Ford kendisinden bir prototip istedi. Yakın arkadaşının da ısrarı üzerine geliştirdiği prototipi Ford'a veren Kearns, hemen üretim için kolları sıvadı. Üretim için yer kiraladı ve bankalardan krediler çekti. Ancak kısa bir süre sonra alacağı haber ile hayalleri suya düşecekti. Ford, prototipi kullanmaktan vazgeçtiğini kendisine bildirecekti. Kearns onca yatırımın ardından bir bataklığa doğru sürüklenecek ve patlak veren ailevi sorunları ile uğraşmak zorunda kalacaktı. Aradan geçen bir yılın sonunda Kearns, Detroitteki yeni Mustang tanıtım fuarında kendi geliştirdiği otomatik silecekler ile karşılaşacaktı. Şaşkınlıktan donakalan Kearns, ertesi gün Ford'un kapısını çalarak kendi icadının haklarının kendisine verilmesini isteyecekti. Ancak olumsuz cevap alan Kearns Ford hakkında bir hukuk mücadelesi başlatmak zorunda kalacaktı. Bunalıma giren Kearns, 1 yıl kadar Ruh Hastalıkları Hastanesinde tedavi gördü. Tedavisinin ardından Ford gibi bir deve kafa tutabilecek yürekli bir avukat da bulamayan Kearns, oldukça yıpranan ailesinin de kendisini terk etmesine şahitlik edecekti. Ford Motor, bu dönemde davadan vazgeçmesinin karşılığı olarak kendisine gittikçe artan tazminatlar önerecek, vazgeçme karşılığı olarak 250 bin dolardan başlayan feragat ücretini davanın son aşamasına gelindiğinde 30 milyon dolara kadar çıkaracaktı. Tam 12 yıl süren dava süresince kendi avukatlığını kendisi yapan Kearns, kendisine önerilen paradan daha düşük bir tazminat ile davayı kazanacak ve böylece itibarını geri alarak, Ford'un icadı kendisinden çaldığı ispatlayacaktı. Aynı sistemi bazı modellerinde de kullanan Chrysler'dan da 18 milyon dolar tazminat kazanacak olan Kearns, artık bu icadın tescilli mucidi sayılacaktı. 2005 yılında aramızdan ayrılan Robert Kearns'ün hayat hikayesi itibarın para ile ölçülemeyeceği dersini tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. Kaynak : Arabalar.gen.tr
Devamını Oku »